Bir hikâye anlatmak istiyorum…
Isparta’da Hangi Ürünler Yetişir? Bir Hikâyenin İçinde Gizli Cevaplar
Bazen bir şehir sadece haritada bir nokta değildir. Bazen o şehir, toprağının kokusuyla, insanının emeğiyle ve güneşin altında olgunlaşan meyveleriyle yaşar. İşte Isparta da öyle bir yerdir. Göller Yöresi’nin kalbinde, sabah çiylerinin taneleriyle parlayan bir masal kentidir. Ve bu masalın içinde, toprağa kök salan hikâyeler vardır.
Toprakla Konuşan Kadın: Elif
Elif, sabahın ilk ışıklarıyla uyanırdı. Evinin önündeki küçük tarlaya adım attığında, ayakkabılarının altındaki toprak yumuşak bir sesle karşılık verirdi. O sesi dinlemeyi, rüzgârla fısıldaşan lavantaları anlamayı yıllar içinde öğrenmişti. Elif’in elleri nasırlıydı ama kalbi narin bir lavanta dalı gibi yumuşaktı.
“Toprak bana kızmaz,” derdi gülümseyerek, “ama onun gönlünü almak gerekir.”
Isparta’nın topraklarında lavanta yetişirdi, mis kokulu, mor bir deniz gibi uzanan tarlalarda. Her yaz, Elif’in lavantaları hem göze hem kalbe hitap ederdi. Fakat bu toprak yalnızca lavantayı değil, gülü, elmayı, kirazı, kayısıyı da severdi. Her biri farklı bir hikâyenin kahramanıydı.
Plan Kurmayı Seven Adam: Ali
Ali, Elif’in aksine duygularıyla değil, stratejileriyle yaşardı. Tarlaya girmeden önce not defterini açar, hangi gün hangi ağaç budanacak, hangi sıra gübrelenmeli tek tek yazardı. Onun için üretmek bir sistemdi; verim almaksa aklın başarısı.
Ama Elif için toprak, bir dosttu. Ali içinse bir ortak.
Bir gün Ali, elma bahçesinin verimini artırmak için yeni bir sulama sistemi kurmak istedi. Elif ise, “Toprak suya doymadan önce güneşi hissetmeli,” dedi. İkisi de haklıydı aslında. Ali aklıyla, Elif kalbiyle konuşuyordu. O gün Isparta’nın toprakları, bu iki bakış açısının dengesinde bereketlendi.
Güller Şehri’nin Kalbi
Haziran geldiğinde Isparta’nın dağ yamaçları pembe güllerle kaplanır. Sabahın erken saatlerinde kadınlar, ellerinde sepetlerle tarlalara iner; her biri bir hikâyeyi toplar gibi gül yapraklarını özenle ayıklar. O güller, sonra dünyanın dört bir yanına taşınır; parfüm şişelerinde, sabunlarda, kremlerde yeniden hayat bulur.
Elif’in lavantaları ile Ali’nin elma bahçeleri arasında dolaşırken, o kokuların karışımı insana huzur verir. Çünkü Isparta, doğanın armağanlarını hem duyguyla hem akılla işler. Erkekler plan yapar, kadınlar toprağı hisseder — ve ortaya bir mucize çıkar.
Isparta’nın Bereketli Ürünleri
Isparta’nın topraklarında yetişen başlıca ürünler şunlardır:
Gül: Isparta denince akla ilk gelen, şüphesiz dünyaca ünlü gülleridir. Gül yağı üretiminde Türkiye’nin kalbidir.
Lavantalar: Keçiborlu ve Kuyucak köyleri, lavanta tarlalarıyla hem turizmi hem ekonomiyi canlandırır.
Elma: Eğirdir elması, hem lezzetiyle hem de dayanıklılığıyla ülke çapında bilinir.
Kiraz ve Kayısı: Yaz aylarında Isparta’nın meyve bahçeleri renklenir; her dal bir mutluluk taşır.
Buğday ve Arpa: Tarımın geleneksel yüzü hâlâ güçlüdür; toprak emeği sever, sabrı ödüllendirir.
Toprağın Sırrı
Elif bir gün Ali’ye dönüp şöyle dedi:
“Biliyor musun, bu toprak hem bizi dinliyor hem bize öğretiyor. Kadın toprağın kalbini anlar, erkek onun geleceğini planlar. İşte bu yüzden Isparta bu kadar bereketlidir.”
Ali gülümsedi. O anda, lavantaların arasında bir kelebek kanat çırptı. Gökyüzü morla pembe arasında bir renge büründü. Belki de Isparta’nın sırrı buydu: kalple aklın uyumu.
Sonuç: Isparta’nın Hikâyesi, Toprağın Kalbinde Saklı
Isparta’da yetişen her ürün, bir duygunun meyvesidir. Gül, sevginin; lavanta, huzurun; elma, emeğin simgesidir. Elif ve Ali’nin hikâyesi, aslında Isparta’nın hikâyesidir — duyguyla aklın, doğayla insanın, kadınla erkeğin dengesiyle örülmüş bir masal.
Sen de bir gün Isparta’ya gidersen, lavanta kokulu bir sabahın ortasında dur ve toprağı dinle. Çünkü o toprak, sadece ürün değil, hikâye yetiştirir.