Türkiye’de Kaç Tane Kilise Var? İnançların İzinde Bir Kültür Yolculuğu
Bazı sorular vardır ki, cevabı yalnızca sayılarla ölçülemez. “Türkiye’de kaç tane kilise var?” sorusu da onlardan biri… Çünkü bu soru, sadece bir ibadet mekânının sayısını değil, Anadolu’nun binlerce yıllık çokkültürlü geçmişini, yan yana yaşamış inançların izlerini, taşlara işlenmiş hikâyeleri ve zamanın ötesine geçmiş insan öykülerini içinde taşır.
Bugün Türkiye coğrafyasında ayakta kalan kiliseler, yalnızca Hristiyanlık tarihinin değil, insanlığın ortak hafızasının birer parçasıdır. Peki gerçekten kaç tanedir? Nerelerde bulunur? Ve daha önemlisi: Bu mekânlar bize ne anlatır?
—
Türkiye’deki Kilise Sayısı: Verilerle Genel Bir Bakış
Resmî kayıtlara ve farklı kaynaklara göre Türkiye’de bugün aktif veya tarihî statüde yaklaşık 450 ila 500 arasında kilise bulunmaktadır. Bunların bir kısmı hâlen ibadet için kullanılırken, önemli bir bölümü müze, kültürel miras alanı veya harabe hâlindedir.
Bu sayı içinde:
Yaklaşık 90-100’ü İstanbul’da yer alır.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde, özellikle Van, Kars, Erzurum ve Bitlis çevresinde 150’ye yakın eski Ermeni kilisesi tespit edilmiştir.
Ege ve Akdeniz kıyılarında, Rum-Ortodoks geleneğine ait 70’in üzerinde kilise mevcuttur.
Kapadokya bölgesinde, kayalara oyulmuş veya yeraltında inşa edilmiş 100’den fazla küçük kilise ve şapel bulunmaktadır.
Bu sayılar, tam anlamıyla sabit değildir çünkü bazı yapılar hâlâ kazılarla gün yüzüne çıkarılmakta, bazıları ise restore edilerek yeniden tanıtılmaktadır.
—
Bir Zaman Yolculuğu: Taşlara Kazınmış İnançlar
İstanbul: İnançların Kavşağı
Türkiye’deki kiliselerin en yoğun bulunduğu şehir kuşkusuz İstanbul’dur. Roma, Bizans ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış bu kadim şehirde her sokak başı bir tarih fısıldar.
Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi, 19. yüzyılda Beyoğlu’nun kalbinde yükselirken, Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi çok daha eski bir dönemin tanığıdır.
Buradaki her taş, farklı bir kültürün ve inancın izini taşır. Bir ziyaretçi için bu kiliseler sadece ibadet yeri değil, tarih sahnesine açılan birer pencere gibidir.
Doğu’nun Sessiz Tanıkları
Doğu Anadolu’nun dağlık köylerinde sessizce duran yıkık kiliseler, belki artık çan sesiyle yankılanmaz ama geçmişin sesini hâlâ taşır.
Örneğin Akdamar Kilisesi, Van Gölü’ndeki adasında yalnız başına bir tarih anlatıcısı gibi durur. 10. yüzyılda inşa edilen bu yapı, yalnızca Ermeni mimarisinin değil, Anadolu’daki çokkültürlü yaşamın da sembolüdür.
Yöre halkı hâlâ turistlere buranın hikâyesini anlatır; bir zamanlar aynı mahallede cami ile kilisenin yan yana olduğu günleri hatırlar.
—
Kültürel ve Toplumsal Önemi
Kiliselerin varlığı, Türkiye’nin sadece İslam dünyasının değil, aynı zamanda Hristiyanlık tarihinin de merkezlerinden biri olduğunu gösterir.
Antakya’da kurulan ilk Hristiyan cemaatinden Efes’teki Meryem Ana Kilisesi’ne kadar, bu topraklar birçok önemli dönüm noktasına tanıklık etmiştir. Bu yüzden Türkiye, yalnızca Müslümanlar için değil, dünyadaki Hristiyanlar için de kutsal bir coğrafyadır.
Ayrıca kiliseler, sadece dini değil, kültürel mirasın korunması açısından da büyük önem taşır. Restorasyon projeleri, turizm faaliyetleri ve yerel halkın ilgisi sayesinde birçok kilise yeniden hayata kazandırılmakta ve geçmişle bugün arasında bir köprü kurulmaktadır.
—
Gerçek İnsan Hikâyeleriyle Zenginleşen Bir Miras
Kiliseler yalnızca taş ve harçtan ibaret değildir; orada yaşanmış insan hikâyeleriyle anlam kazanır.
Mardin’de doğup büyüyen Süryani asıllı Marta Hanım, 70 yıl sonra köyüne döndüğünde gözyaşlarıyla anlatır:
“Bu kilisenin kapısından son kez çıktığımda küçüktüm. Şimdi yeniden dua edebiliyorum. Bu sadece bir bina değil, geçmişime açılan kapı.”
Bu tür hikâyeler, kiliselerin yalnızca tarihî yapı olmadığını, kimlik, aidiyet ve hatıraların da taşıyıcısı olduğunu hatırlatır.
—
Sonuç: Kiliseler Sayılardan Daha Fazlası
“Türkiye’de kaç tane kilise var?” sorusunun cevabı elbette önemlidir. Ancak bu sayıdan daha önemli olan, bu yapıların temsil ettiği çok sesli geçmiş, ortak kültür ve birlikte yaşama mirasıdır.
Her bir kilise, Anadolu’nun zengin mozaik kimliğinin bir parçasıdır. Onlar, farklı inançların yüzyıllarca yan yana yaşayabildiğinin, birbirini dönüştürebildiğinin ve birlikte tarih yazdığının en somut kanıtlarıdır.
—
Şimdi Sıra Sizde
Siz hiç bir kiliseyi ziyaret ettiniz mi?
Orada hissettiğiniz şey bir tarih yolculuğu muydu, yoksa farklı bir kültüre dair bir keşif mi?
Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın, bu kadim toprakların çokkültürlü hikâyesini birlikte konuşalım.